4,5 milyar yaşında olan bir gezegen üzerinde yaşadığımızı ve bakterilerin ise en az 3.5 milyar yıldır dünya üzerinde var olduğunu artık sadece bilim insanları değil, herkes yavaş yavaş öğrenmeye başladı. Bu bakterilerin sadece ve sadece 50 bin senedir dünya üzerinde yaşayan biz insanoğluna vermiş olduğu biyolojik desteği ise kelimelerle anlatmak gerçekten imkansız. Dünya üzerindeki tüm çok hücreli canlıların hayatını sağlıklı, düzenli, huzurlu hale getiren bakteriler sadece bitkilerin yaşaması için gereken besinlerin oluşumunda ya da fotosentezinde, arıların sağlıklı bir şekilde bal üretiminde rol oynamıyor, insanoğlunun da yaşaması, sağlıklı yaşaması için gereken nerdeyse tüm metabolitlerin de üretiminde birebir rol almaktadır.
Biz besinlerimizi tüketiyoruz, ve bakteriler de bu besinlerden metabolitler üretiyor, insanoğlu da bu metabolitler sayesinde hayatına sağlıklı bir şekilde devam edebiliyor. Sonuç olarak tüketmiş olduğumuz besinler ve bu bakteriler sayesinde sağlıklı, huzurlu, mutlu bir hayat yasayabiliyoruz. Bu bakterilere verilen herhangi bir zarar ise tüm düzenin bozulmasına ve insan sağlığında çok büyük sorunlara yol açabiliyor; kanser ise bunların başında yer alıyor.
Atalarımızın mikrobiyotasinda var olan 4000-5000 çeşit bakteriden, günümüz insanının mikrobiyotasinda sadece ve sadece 300-500 çeşit kaldığını düşünecek olursak; kanser hastalığının da neden bu kadar yaygınlaştığını anlayabiliriz. Buna ek olarak; tüketmiş olduğumuz besinlerdeki kimyasal yapıların da kanser oluşumuna yol açtığını da unutmamak lazım. Endüstriyel tarım ürünlerinde de ne kadar fazla kimyasal ilaçların kullanıldığını hatta bu kimyasallardan dolayı da bu ürünlerin ihraç edilen ülkelerden geri gönderildiğini hepimiz haberlerde okuyoruz. Peki soframıza gelen ürünler üzerindeki kimyasalları ya da hayvancılıkta kullanılan ilaçları ne yazık ki bizler, kendimiz tesbit edemiyoruz. Sonuç olarak hepimiz bu hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalıyoruz.
Özellikle son 10 sene içerisinde kişisel olarak yapmış olduğum sayısız mikrobiyota çalışmalarında, ve araştırmacı yazarlarından biri olduğum ‘Bakterilerle Kanser Tedavisi’ adlı kitapta da defalarca mikrobiyotanin kanser tedavisinde ve kanserden korunmada çok önemli rol oynadığı bilimsel olarak tesbit edilmiştir. Tüm bilim dünyasındaki konsensüs bu yönde olmakta ve tüm büyük ilaç firmalarida bu yönde çalışmalarını sürdürmektedir.
Kanserden korunmak veya kansere karşı savaşmak konusunda mikrobiyotaya destek olmak birincil önem taşıyor.
Sağlıklı mikrobiyota için lifli besinlerle özellikle köyü yeşil sebzelerle beslenmenin ve bunun yanında fonksiyonları ve uyumları bilimsel olarak kanıtlanmış probiyotikler ile bu probiyotiklerin kansere karşı etkisini güçlendiren prebiyotiklerin aktif olarak insan vücudunu kansere karşı koruduğu gibi; kanser tedavilerinde kemoterapi & akıllı ilaclarinda etki gücünü arttırmaktadır. Bu çözüm önerilerinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise paketli gıdalar ve endüstriyel gıdalardan mümkün oldukça uzak durmaktır.
Öte yandan, özellikle kansere karşı savaşan bakterilerin yanısıra bu özel savaşçı bakterilerin on klinik çalışmalarda tümör oluşumunu da durdurduğu gozlemlenmis ve üzerlerindeki anti-tümör çalışmalarının hızlı bir şekilde sürdürülerek insanlığın hizmetine sunulması planlanmıştır.