İnsanoğlunun mutlu olmasını saglayan hormonların başında serotonin yani mutluluk hormonu gelir ve bu hormonun sadece %10’u beyinden salgılanırken, geri kalan %90’ı bağırsaklarda üretilir. Bu göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir orandır.
Serotonin hormonunun eksikliğinde depresyon, uykusuzluk, sinirlilik ve anksiyete sorunlarının yaşandığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır ve bu toplumun büyük bir kesimi tarafından bilinmektedir. Fakat serotonin hormonun eksikliğinin huzursuz bağırsak sendromu, kalp hastalıkları ve kemik erimesi hastalıklarına da yol açtığı tıp camiası da dahil olmak üzere pek bilinmemektedir.
Serotonin hormonu sağlıklı mikrobiyotaya sahip insanın bağırsak hücreleri tarafından salgılanır. Mikrobiyotamız sağlıklı ve dengeliyse serotonin salgılanması da düzenli bir şekilde yapılır ve insanoğlu sağlıklı, mutlu, huzurlu ve üretken hayatına devam eder. Mikrobiyotadaki herhangi bir dengesizlik, serotonin hormonunun üretim dengesini bozarak insanı depresyon, uykusuzluk, anksiyete, panik atak ve huzursuz bağırsak sendromu gibi sağlık sorunlarının içine doğru itmeye başlar ve günün sonunda insan sadece depresyondan değil başka bir çok hastalık için de mücadele vermeye başlar.
Günümüz modern hayatının insanoğlunun mikrobiyotasına vermiş olduğu zararlara kısaca bakalım: Gerekli gereksiz yere kullanılan antibiyotikler, endüstriyel tarım ve hayvancılık ürünleri ile beslenme, paketli gıdalar, karbonatlı, tatlandırıcılı içecekler, ev duvar boyaları, deodorantlar, hatta cep telefonlarının bile mikrobiyotamıza zarar verdiğini düşünecek olursak, neden günümüz insanının depresyon içinde olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz.
Modern hayatın kimyasalları mikrobiyotamıza zarar veriyor ve dengesini kaybetmiş olan mikrobiyota yüzünden de serotonin hormonu üretilemiyor; sonuç ise depresyon, uykusuzluk, anksiyete, panik atak ve huzursuz bağırsak sendromu ve çeşitli kalp hastalıkları.
Serotonin insan sağlığı için çok önemli bir hormondur ve bu hormonun düzgün bir şekilde salgılanmasını sağlamak için mikrobiyotamiza gereken desteği nasıl verebiliriz sorusunun cevabı önce yeşillliklerle beslenme ve hemen ardından da fonksiyonları belli bilim insanları tarafından tasarlanmış prebiyotik, probiyotiklerdir.
Dengesini kaybetmiş mikrobiyotamızı daha sağlıklı hale getirebilmek için bütünsel mikrobiyotaya destek olacak birbirleriyle uyumlu probiyotiklerin yanında bu bakterilerin ihtiyacı olan prebiyotikler ve mikrobiyota üzerindeki fonksiyonları kanıtlanmış kadim bitki özlerinin oluşturduğu takviyelerle bütünsel mikrobiyotaya ihtiyacı olan destek verilebilir. Bir hayat boyu tahribat görmüş mikrobiyotayı daha sağlıklı hale getirmek için mümkün oldukça yeşilliklerle beslenmeye dikkat edilmesi de anahtar bir görev görmektedir.
Ve son olarak yeniden hatırlatmak isterim ki depresyon ve anksiyeteyi sağlıklı mikrobiyota ile yenmek mümkün!