Meme kanseri, polikistik over, adet sancılarına hatta endometriozis için çözüm sağlıklı mikrobiyotada yatıyor.
Sözlerime bağırsakta bulunan ve östrojen metabolizmasında rol alan Estrobolom yani kadınsal hormonlarla ilişkisi olan bakterileri ve bu bakterilerin kadınsal hormonların vücut içerisindeki her türlü fonksiyonlarını araştıran bir bilim dalının varlığından bahsederek başlamak istiyorum.
Milyarlarca yıldır dünya üzerinde var olan bakteriler insanoğlunun vücudunda da yaşarlar, hatta vücudumuzda bulunan 1 insan hücresine karşı 10 bakteri hücresiyle beraber yaşadığımızı düşünecek olursak; yaşayan bir insan mıyız yoksa bakteri miyiz sorusu çok rahat bir şekilde sorulabilir.
Mikrobiyota genomu, insan genomundan 100 kat daha fazla bilgi taşır ve bu bilgi birikiminin içerisinde en önde östrojen hormonu olmak üzere bütün kadınsal hormonların optimal şekilde kullanılmasını sağlayan çok önemli bilgiler de yer alır. İnsan vücudundaki östrojen hormonunun regulasyonunu da mikrobiyota sağlar. Sağlıklı bir mikrobiyotaya sahip olan kadınlarda östrojen hormonunun regulasyonu da en optimal şekilde sağlanır ki bunun sonucu olarak düzenli adet görmeden tutun, doğal olarak gebe kalınmasına, sağlıklı bir hamilelik dönemine, emzirme döneminden sağlıklı bir menopoz dönemine kadar bu regülasyonun etkileri devam eder.
Dengesini yitirmiş mikrobiyotaya sahip kadınlarda yani kadınsal hormonların regülasyonunu sağlayan bakteriler yok olduğunda; kadınlar ilk başta sadece kabızlık yada ishal sorunlarım var diye düşünürken hemen ardından gelecek olan adet sancılarından tutun, PCOS a, çikolata kistinden, meme kanserine, erken menopozdan, kemik erimesine, depresyona kadar olan sağlık sorunlarının da ardından geleceğini düşünmezler.
Günümüz insanı bütün sorunları ayrı ayrı çözmeye, anlamaya çalışmaktadır; depresyon için antidepresan kimyasallar, kemik erimesi için kalsiyum, adet sancıları için ağrı kesiciler, diğer sorunlar için sentetik hormon kullanımına kadar her türlü doğal olmayan şekilde tedavi öngörmeye çalışırken aslında mikrobiyotalarını daha derin bir şekilde tahrip etmektedirler.
Aslında bütün bu sorunların çözümü bütünsel mikrobiyotada yatmaktadır. Mikrobiyotaya verilecek olan uyumlu (birbiriyle iyi anlaşan) probiyotikler, bu probiyotikleri desteklediği kanıtlanmış olan prebiyotikler ve yararları bilimsel olarak kanıtlanmış kadim bitkilerin oranlı karışımlarıyla mikrobiyotanın dengeye kavuşması sağlanır. Elbette sağlıklı mikrobiyotaya daha hızlı ve etkin bir şekilde kavuşmak için mutlaka mikrobiyota uzmanı ve mikrobiyota alanında yetkin diyetisyenlerden kişisel destek alınmasını önermeden de geçemeyeceğim.